Beğen 2

Reji

972 yılının ilkbaharıydı. Adapazarı’nın uzak bir köyünde oturuyorduk. Babamın bir bakkal dükkanı vardı. Sigara da satıyordu. Adapazarı’na birlikte gelmiştik. “Önce dükkanın sigarasını alalım, sonra başka işlerimize bakarız” dedi.

“Nereden alacağız baba” dediğimde, Tekelden dedi. Dar bir sokağa girdik. Sokağın girişinde Reji Sokak yazan bir levha vardı. Biraz ilerde Tekel binasına vardık. Sigara çuvalını aldık. Babama sordum, “Tekel Sokak değil de neden Reji Sokak levhası var?” Sonra Reji ne demek gibi sorular sordum ama babam tatmin edici bir cevap veremedi.

Sonraları öğrendim ki, Reji Osmanlıyı haraca bağlayan Avrupa’nın tefecileriymiş.

Kırım Savaşı sonunda yaşanan iç ve dış borçlanma sonucunda, ekonomi çökmüş. Osmanlı borçlarını ödeyemeyeceğini açıklayınca, alacaklı devletler “Duyun-u Umumiye” (Genel Borçlar) adında bir teşkilat kurmuşlar. Bunu da Osmanlı’ya kanun çıkartarak teminat altına almışlar.

Mayıs 1883 tarihinde Reji, Osmanlı Devleti, Duyun-u Umumiye ve üç bankacılık grubu (Die Österrichische Kredidanstalt- Viyana, Banker S. Bleichröder- Berlin ve Bank-ı Osmanı-i Şahane-İstanbul) arasında yapılan bir sözleşme ile kurulur. Artık vergileri Osmanlı memurları değil, alacaklı ülkelerin kurduğu şirketin Reji memurları toplayacaktır. Böylece Osmanlı Devleti’nin en önemli gelir kaynağı tütün, tuz ve alkolden toplanan vergiler 30 yıl süreyle, alacaklı ülkelerin kurduğu Reji şirketine bırakıldı.

Reji İdaresi kendi memur ve silahlı kolluklarıyla vergi toplamaya başladı. Başka alıcı yoktu. Tütün, tuz ve alkol Reji’nin belirlediği fiyattan Reji’ye satılmak zorundaydı. Üretici kendi yetiştirdiği tütünü kıyıp içemiyordu. Önce Reji’ye satacak, sonra üzerine Reji’nin bandrolü yapıştırılmış şekilde alıp içebilecekti.

Tabi ki bire satıp, ona alıyordu. Bunun dışında yakalananlar olursa ağır cezalar vardı. Hapis, para cezaları adamın ocağını söndürüyordu. Üretici para da kazanamıyor, fakirlik, sefillik artarak devam ediyordu.

Bu kadar ağır cezalara rağmen, kaçakçılık Reji’ye satılan tütünden daha öne geçmişti. Reji’nin yirmi bini bulan kolluk kuvvetleri çok sayıda kaçakçıyı vurarak öldürdüğü, bu sayının yirmi binden fazla olduğu bilinmektedir.

O günkü Osmanlı coğrafyasının her yerinde Reji’nin yaşattığı acı olaylar ile ilgili yüzlerce hikaye vardır. Bunlardan birisi aynen şöyledir:

HATÇEEE!!!

Reji kolluk kuvvetleri, tütün ekilen her yere baskın kontroller yaparlar. Üretici zaten perişan. Kaçak satmasa aç kalacak. Kendi içeceği tütün de var. Tütün kıyarken köyün girişine hakim bir tepeye gözcü koyarlarmış.

Mehmet adında biri, karısı Hatçe’ye sen havanda tütün kıy, ben gözeteyim demiş. Tam gözetleme yerine yeni gelmiş ki Reji kolluk kuvvetleri geliyor. Hatçee!!! diye bağırmış. Korkudan ve heyecandan cümleyi tamamlayamadan kalp durmuş ve ölmüş.

Alkol ve tuz işi de aynı. Tuz cenneti olan memleketimizde kendi tuzumuzu bile Reji’ye satıp, tekrar Reji’den satın alarak kullanmışız. Tabi ki kaçakçılık yine hat safhada. Anadolu’dan Karadeniz kıyılarına katır yükleriyle, oradan Karadeniz Takalarıyla İstanbul’a kaçak götürülüp satılıyordu tuz.

Otuz yıl sürmüş. Tam sözleşme bitmiş ki, Trablusgarb Savaşı ve Balkan Savaşının yarattığı mali zorluklar nedeniyle 15 yıl daha uzatılmış. 45 yıl kanını emdiler milletimizin. Devleti iyi yönetemeyen Padişah ve yöneticileri yüzünden, milletin ne ayağında çarık kalmış doğru düzgün, ne sırtında kaput.

Okul yok cahillik hat safhada. Yokluk, yoksulluk almış gitmiş başını. Bulaşıcı hastalıklar kırıp geçiyor. Babaannemin on iki çocuğu doğmuş. Dokuz tanesini verdim kara toprağa derdi. Doğan çocukların yarıdan fazlası hastalıktan ölüyor. Doktor yok, hastane yok.

Bir de ardı arkası kesilmeyen savaşlar. Kırım Savaşı, 93 Harbi, Trablusgarp Savaşı, Balkan Harbi, I. Dünya Savaşı, memlekette erkek bırakmamış. Askere gönderdin mi kınalı kuzunu, bil ki on kuzudan dokuzu kurban.

Birisi dur diyene kadar sürmüş bu dram. O Mustafa Kemal Paşa. Samsun’da düşmanın cümlesine kılıcı çektiği gün, umut doğmuş Türk Milleti’ne. 30 Ağustosta Zafer, 9 Eylül’de Yunan İzmir’den denize döküldüğü gün, güzel günlerin habercisiydi. Lozan Antlaşması’nda kaldırıldı Kapitilasyonlar.

1925 yılının 1 Mart’ında Reji Fransız’lardan satın alındı. Tüm hakları ve yükümlülükleri devlete devredildi.

Bir yıl sonra tütün üretimi iki katına çıktı. Halkın geliri de çoğaldı. Artık Reji kolluk kuvvetleri kimseyi öldüremeyecekti. Kendi ürettiği tütünden sigarasını sarıp içebilecekti insanlarımız. Eskisinden daha güzel günler gelmişti. Bu güzel günleri Mustafa Kemal’e borçluyuz.

Reji’yi kuran bankalar daha sonraki yıllarda bir bir battılar.

Hafızalarda yaşanan acılar kaldı..

Ali ÇETİNKAYA

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yaz