Beğen 1

İLHAN DEMİRASLAN BİYOGRAFİSİ

ilhan-demiraslan24 Ağustos 1928’de Çanakkale’nin Gelibolu ilçesinde’de doğdu. 25 Kasım 1980’de Trabzon’da yaşamını yitirdi. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirdi. İç hastalıkları uzmanı olarak Artvin, Tire, Trabzon ve Tunceli’de görev yaptı. Folklor Postası, Varlık, Sanat Emeği gibi çeşitli dergilerde şiirleri yayınlandı. Gerek Garip gerekse toplumcu gerçekçilik döneminde, hep halk şiiri çerçevesinden yola çıktığı için, açık, rahat, çarpıcı, duygu yüklü bir söyleyişe sahip şiirler yazdı.
Kıyı dergisinin Ekim 1986 sayısında yayımlanan aşağıdaki yazı, onun yaşamı ve sanat anlayışı üzerine ayrıntılı bilgi sunmaktadır:

“trabzon’da son argonot”: İlhan Demiraslan

Ali Mustafa

“boyna bir şeyler unutuyoruz yola çıkacakmış gibi her an”

28 Ağustos 1928’de Gelibolu’da doğan İlhan Demiraslan, değişik yerlerde konaklayan bir yaşam serüveninden sonra “bu kıyıda bırakın beni” diyerek ömrünün son on yılını Trabzon toprağında yaşayıp şiirlerini bu kıyılarda üreten çağdaş Türk şiirinin adı bir kıyıda bırakılmış bir şairi…

İlkokulu Edirne, Gelibolu, Tekirdağ ve Çanakkale gibi değişik illerde okur. Ortaokulu İstanbul’da başlayıp Çanakkale’de bitirir.

1947’de İstanbul Tıp Fakültesi’ne girer.1956’da Haydar Paşa Hastanesinde iç hastalıkları ihtisası yapar. Burada 4 yıl çalışır. Doktor olarak Tunceli, Artvin, Tirede görev yapar.1963’de askere gider. Yedek subay tabip olarak (1963–1964) Erzincan ve Trabzon da çalışır.1965’lerde Görele’de doktorluk yapar. Bu yıllarda evlenir:

Kuzey doğu kıyılarında burası

Ufak mı ufak bir Karadeniz İlçesi

Şirin mi şirin, yeşil mi yeşil

Etrafı çepçevre fındık bahçesi

Bir İlhan acaib İlhan

Sevdi mi başkası yok

Ve bir aşk tarzı kadim üzre

Şakası yok.

1970’li yıllarda “bu kıyılarda bırakın beni dediği” Trabzon’a gelir. Uzun yıllar ciğerlerinden ve kalbinden rahatsızlık çeken İlhan Demiraslan, “Çok alışık yüzle gelir ölüm/örneğin bir Eylül ya da Ekim” dediği ölümüne doğru son yolculuğunu yapar 25 Kasım 1980’de. Mezarı Akçaabat’tadır. Ölümü Trabzon’da doktor arkadaşları, sevenleri ve sanatçılar arasına sonsuz üzüntü yaratır. Şair doktor arkadaşı Gündoğdu Sanımer ölümü üzerine duygularını şöyle yansıtır Cumhuriyet’te: “İlhan Demiraslan’ın tabutu o kadar yalın bir biçimde evinden alındı ki, sanırım içinde yalnız kendisi vardı.” (Cumhuriyet 13 Aralık 1980)

Türk şiirinde özgün bir yeri olan İlhan Demiraslan’ın şiirle serüveni 1940’lı yıllara değin uzanır. Önceleri koşma tarzı halk şiirleri yazan şairin bu tür şiirleri Folklor Postası, Yedigün dergilerinde çıkar.

Şiir sesini bulduğu ilk ürünleri 1947’den itibaren sürekli Varlık’ta çıkar. Daha sonraları Türk Dili Hâkimiyet Sanat, Ozanca, Sanat Emeği dergilerinde yazar. Ölümünden sonra dostları Kıyı’da şiirlerine yer verirler.

İlk şiirleriyle Orhan Veli humouruna yaklaşan İlhan Demiraslan kendine özgü şiir üslubuyla yaşamdan damıttığı dizeleriyle şiirlerinde çocukça bir yaşama sevincini, gündelik insanın, hayatın görünümünü yansıtır. Özellikle o dönemlerin güncel şiir akımına, Garip Şiiri’ne yakın çizgisiyle yazdığı, Nurullah Ataçca ayın şiiri seçilen Bekâr şiiriyle; daha çok Orhan Veli’nin şakacı, alaycı şiirlerine yakın şiirlerin örneğini verir:

Ben bekâr bir adamım

Param yok ki karım olsun

Geceleri şeytan girer rüyama

Sağolsun

İlhan demiraslan, 1948–1952 yıllarını kapsayan şiirlerini İncir Ağacı adıyla VarlıkYayınları’nda kitaplaştırır. Bu yapıtında yer yer gerilere göndermelerle çocukluğunu, ilk gençlik yıllarını yansıtan şair toplumsal boyutu olmayan özgürlük düşüncesini, çocukça yaşama sevincini, günlük kaygılar içindeki insanların dertlerini şiirlerine yansıtır:

Mini mini insanları hayalimin

Hür insanları iyi insanlar onlar

Başlarını sokabilmişler bir evceğize

Birer çocukları birer kadınları da var/

Hür insanları iyi insanları onlar

İncir Ağacı’ndaki şiirler alaycı, içten içe buruk anlatımıyla toplumsal boyutta yansıtılmayan yaşama sevinciyle Garip Şiiri’ne yakındır. Buna karşın İlhan Demiraslan Garip Şiiri’nin izleyicisi olmamıştır. O dönemlerin Türk şiirlerindeki kaçış olgusuna ilgi göstermeyen İlhan Demiraslan’ın şiiri kendi kabuğunu kıran bir kıpırdanıştır. İncir Ağacı’nda yer yer toplumsal ağırlık veren şiirler görülür:

Biz iyi insanlarız çemberlitaş

Derdimiz yok fakirliğimizden başka

Öyle büyük büyük isteklerimiz de yok

Hem daha yeni tutuluyoruz aşka

Derdimiz yok fakirliğimizden başka

1958’de yayınlanan ikinci şiir kitabı Eller Ekmeğe Doğru’da İlhan Demiraslan birinci kitabında şiir çizgisini geliştirerek akla ve mantığa yaslanan şiirlere varır. Yenilikçi şiirin kapılarını zorlayan bu ürünlerinde lirizmden ödün verir:

Size beyni gösteriyorum, kafa boşluğunda

Etrafı, dolu-bütün kemikle çevrili

Yuvarlak, avucum kadar üstü boş-bulanık

Üstü el bombası gibi

İkinci kitabında yer yer kısa şiirlere yönelen şair toplumsalı yansıtan şiirlerinde giderek yargılayıcı, eleştirici bir şair kimliğine bürünür:

Bu paradır işte, yüzü tatlı

Dünya dediğin üstünde durur,

Bir gece sayılır eline

İnsan orospu olur…

Bu paradır işte, kokla bunu

Her işin başı budur,

Seni katil etti bu

Beni memur.

Bunun yanı sıra doktorluğundan gelen gözlemle iletişim kurduğu, dertlerine ortak olduğu insanları da şiirlerine taşır:

Ürünümüz oldu toplanmak üzeredir

Yıl oniki ay ona bakar dururuz

Karayemişlerse geveredurur

Bizim işte olup olacağımız budur

Biz iş edelim o pişiredursun

Ver hastamı götüreyim doktor

Ver hastamı nolursun

1960’lı yıllarda yaşadığı toplumu, olayları insanları ve hayatı kendi diyalektik bütünselliği içinde kavrayan İlhan Demiraslan bu dönemdeki ürünleriyle toplumcu-gerçekçi şiire yönelir:’

Silin artık nüfusçu bey kaydımızı

Kusura bakmayın elimizde değil

Gazetelere vermeyin kaybımızı

Ve denilsin ki bu hususta/

İnsandık elbette nüfusta

Defteri kebirde kaybımız vardı

Avuç kadardı yüzlerimiz

Elimiz urgan kadardı

70’li yıllarda bir süre şiire özel nedenlerle ara veren İlhan Demiraslan Trabzon’da görev yaptığı yıllara denk gelen son dönem ürünlerini Acının Uçları adıyla kitaplaştırır. Ne var ki zamansız gelen ölüm bu şiirlerin yayımlanmasına olanak tanımaz. Acının Uçları’ndaki ilk bölümde şair kendi kişiliğinin ve şiirinin ayrılmaz bir parçası olan çocukluk yıllarına göndermeler yapar. Yaşama sevinciyle kaynaşmış bu şiirlerinde Necati Cumalı’ya yakınlaşır. Yapıtın diğer bölümünde “Zonguldak Öyküleri”yle toplumcu-gerçekçi şiirden örnekler veren şair bu tutumunu “Görele”, “Artvinli Şahvelet ile Yusuf Ramazan Öyküsü”nde sürdürür.

Gece Yağmuru şiirinde ‘’İnsana varan yollar yasaklanmış’’ dizesiyle şiirini düşünsel boyutlara vardıran İlhan Demiraslan, Raif Özben’in değerlendirmesiyle bir doktor olarak varacağı sonu sezen ölüm şiirine “ikindi hüzünlerine” yönelir:

Çok alışık yüzle gelir ölüm

Çok alışık yüzle yakın çekim

Örneğin seksenli yıllar da gelir

Örneğin bir Eylül ya da ekim

Ne üstün başarılı bir ozandım

Ne de üstün başarılı bir hekim

Tek başarım ölüm olur âlemde

Bu en güzel dizem olur nitekim.

Şiirlerinde bu denli ölümü yakın çekimle veren İlhan Demiraslan’ın bu son dönem ürünleri için Raif Özben değerlendirmesinde: “Son yıllarda ölüm, şiirinin bütün yönelimlerine hüzünler, kırgınlıklar, tedirginliklerle katılıyor, yaşamımın bütün günlük işleriyle bir arada, alışılmış bir sorun durumuna geliyordu. Bundan da belki şiirimizin en sağlıklı ‘ikindi hüzünleri’ doğdu.” diyor.

Türk şiirinde kendine özgü bir yeri olan İlhan Demiraslan ömrünün son yıllarında ilk şiirindeki gibi:

Bu kumsal olağanüstü bir aşk

O köpüklerden ince bir kız

Ben otuz yedisinde bir gemi

Bu kıyıda bırakın beni

Bu kıyıda bırakın beni

diyerek ömrünün son yıllarını Trabzon toprağında, bu kıyılarda bir yandan doktorluk görevini yaparak bir yandan da şiirler yazarak tüketmiş bir şair. Gönül ister ki bu değerli şair Türk şiirinde hak ettiği yeri alsın, çoktan tükenen iki şiir kitabıyla, son yapıtı Acının Uçları bir arada yeniden bütün eserleri adıyla basılsın, İlhan Demiraslan yaşatılsın.

İLHAN DEMİRASLAN KAYNAKÇASI:

1-Behçet Necatigil, Edebiyatımızda isimler sözlüğü, Varlık yay. Ank. 1980

2-Şükran Kurdakul, Şairler ve Yazarlar Sözlüğü, Cem yay. İst. 1985

3-Papirus, ‘’İlhan Demiraslan’ın şiiri’2 sayı 38, Ağustos 1969

4- Papirus, ‘’Kendileri’’ sayı 46–46 Mayıs 1980

5-Gündoğdu Sanımer, ‘’İlhan Demiraslan İçin’’ 13 Aralık 1980, Cumhuriyet

6-Raif Özben, ‘’Ölüm Şiiri İlhan Demiraslan’’ Gösteri, sayı 2 Ocak 1981

7-Abdülkadir Bulut, ‘’Kıyıda Ölen Ozan’’, Varlık, sayı 881, Şubat 1981

8- Abdülkadir Budak, ‘’Çiçeği Koklamak’’, varlık, sayı 881, Şubat 1981

9-Mustafa Şerif Onaran ‘’İlhan Demiraslan’’, Türk Dili, sayı 351 Mart 1981

10-Raif Özben, ‘’İlhan Demiraslan’ın Şiiri’’ Varlık, sayı 889, Ekim 1981

11-K.Sanat-Edebiyat,’’İlhan Demiraslan Özel sayısı’’ sayı 7, 8 Aralık 1983

12-Doğan Hızlan,’’Niçin unutuyoruz’’ Gösteri, sayı 66, Temmuz 1985

trabzon’da son argonot

Sahi kaç yıl mı geçmiş aradan

Civan ellerimiz vardı kürekte

Hepsi de delikanlı hepsi de gürbüz

Yüzlerce mil uzaklaştık karadan

Sevi sönmez bir alevdi yürekte

Kaptanımız sarı sakal bir ölümsüz

Bizde ciğer demircide kürekti

O zamanlar bizi tutmak elde mi

Uyku durak bilmedik gece gündüz

Bordamızda sular köpük köpüktü

Altımızda gıcır gıcır bir gemi

Önümüzde el değmedik bir deniz.

Her geçen gün azaldık biraz biraz

Her limanda mola verdik dost verdik

Yeni dostlar girdi küreğimize

Kara denizin bulutları beyaz

Yeni yeni umutlara göğerdik

Yeni dostlar girdi küreğimize

Rotanızda halı gibi bir deniz

Mutluluk önümüzde biliyorum

Ben görmedim altın kürklü postları

Güle güle-güle güle gidiniz

Her birine başarılar diliyorum

Yolcu ederken altın kalpli dostları

Dostlarım siz sağlıcakla gidiniz

Yetişir burada bırakın beni

Ben artık sizinle gelemiyorum

Yolunuzda halı gibi bir deniz

Son olarak size diyorum ki

Dostlar beni unutmayın diyorum.

ilhan demiraslan

( Kıyı, Ekim 1986, Sayı:8 )

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yaz